Baro Avukatı Ücret Alıyor mu? Güç, Kurum ve Vatandaşlık Arasında Bir Hukuk Ekonomisi
Toplumsal düzenin damarlarında akan “güç” yalnızca iktidar koltuklarında oturan siyasetçilerde değildir. Bir siyaset bilimci gözüyle bakıldığında, barolar, meslek örgütleri ve hukuk kurumları da iktidarın sessiz yüzlerini temsil eder. Bu yüzlerden biri, baro avukatlığıdır. Peki, baro avukatı ücret alıyor mu? Bu basit görünen soru, aslında kurumlar, ideoloji ve vatandaşlık arasındaki güç ilişkilerini derinlemesine sorgulamamıza neden olur.
—
Baro Avukatı Kimdir ve Nerede Konumlanır?
Bir baro avukatı, halkın adalete erişim hakkını sağlamak amacıyla barolar tarafından görevlendirilen hukukçudur. Genellikle maddi imkânı olmayan vatandaşlara, yani “adalet sisteminin kenarında kalmış” yurttaşlara hizmet eder. Bu avukatların konumu, iktidarın iki yüzünü ortaya koyar: Bir yanda sosyal devletin eşitlikçi yüzü, diğer yanda adaletin ticarileşmiş gerçekliği.
Devlet, “her vatandaşın savunma hakkı vardır” der; ama bu hakkın pratiğe dökülmesi, baro avukatının emeğiyle mümkündür. Bu noktada baro, kurumsal bir ara güç olarak devreye girer: devletin kaynaklarını yönetmez ama hukukun vicdanını taşır.
—
Ücret Alıyorlar mı? Ekonomik Bir Soru mu, Politik Bir Gerilim mi?
Evet, baro avukatları ücret alır — fakat bu ücret, doğrudan müvekkil tarafından değil, Adli Yardım Fonu üzerinden barolar tarafından ödenir. Bu ödeme, vatandaşın adalet hizmetine ücretsiz erişimini garanti ederken, avukatın emeğini de görünür kılar. Ancak burada ince bir güç ilişkisi başlar: Ücreti ödeyen kimdir? Devlet mi, baro mu, yoksa “adalet sistemi”nin kendisi mi?
Bir siyaset bilimci olarak bu soruyu yalnızca ekonomik değil, ideolojik bir mesele olarak görürüm. Çünkü baro avukatının aldığı ücret, aslında devletin yurttaşına karşı yükümlülüğünün ölçüsüdür. Ne kadar ödeme yapılırsa, o kadar “adalet” gösterilir; ne kadar az ödeme yapılırsa, o kadar “güç” merkezileşir.
—
İktidar, Kurumlar ve Adaletin Ekonomisi
Her baro avukatı, sistemin içinde görünmez bir arabulucudur. Onun emeği, iktidarın hukuk üzerindeki hegemonik kontrolünü yansıtır. Devlet, bir yandan “adil yargılanma hakkı” söylemini ideolojik bir zemin olarak kullanır; diğer yandan bu hakkın gerçekleşmesini düşük ücretlerle, kısıtlı kaynaklarla ve uzun bürokratik süreçlerle sınırlar.
Bu, klasik iktidar ve kurum ilişkilerinin bir yansımasıdır: Baro, devletten bağımsız bir hukuk kurumu olarak doğmuştur ama onun kaynaklarına bağımlı hale getirilmiştir. Yani baro avukatının aldığı ücret, yalnızca bir maaş değil, kurumsal özerklik ile iktidar arasındaki çekişmenin maddi biçimidir.
—
İdeoloji, Cinsiyet ve Hukukta Güç Stratejileri
Bir adım geri çekilip cinsiyet perspektifinden bakalım. Erkek hukukçuların mesleki dünyası genellikle stratejik, güç odaklı ve statü temelli bir düzende işler. Baro avukatlığı ise bu düzene meydan okuyan bir alan sunar. Çünkü burada ekonomik kazanç yerine, toplumsal hizmet, eşitlik ve etik değerler öne çıkar. Bu durum, özellikle kadın hukukçular için demokratik katılımın ve toplumsal etkileşimin bir alanını oluşturur.
Bir kadın baro avukatı, davada yalnızca bir “savunucu” değil, sistemin kenarında kalmış bir vatandaşın sesi olur. Erkeklerin güç merkezli hukuk anlayışıyla kadınların ilişki odaklı hukuk pratiği arasında bir gerilim değil, bir denge doğar. Bu denge, baro avukatlığının ideolojik değerini artırır: adaletin cinsiyeti yoktur, ama onun icrası çoğu zaman kadın emeğiyle görünür hale gelir.
—
Vatandaşlık, Eşitlik ve Temsiliyet
Baro avukatının aldığı ücret, aynı zamanda bir vatandaşlık göstergesidir. Devletin yurttaşına sunduğu adalet hizmetinin kalitesi, bu ücretin sembolik değerinde saklıdır. Eğer bir baro avukatı emeğinin karşılığını alamıyorsa, bu yalnızca ekonomik değil, demokratik bir krizdir.
Burada şu soruları sormak gerekir:
– Adaletin bedelini kim belirliyor?
– Baro avukatı emeğini mi, yoksa ideallerini mi satıyor?
– Vatandaş, ücretsiz hizmet alırken, farkında olmadan sistemin sürdürülebilirliğini mi sorgulatıyor?
Bu sorular, adaletin ekonomisini ve yurttaşlık bilincini aynı anda tartışmamıza izin verir.
—
Sonuç: Baro Ücreti, Güç İlişkisinin Aynasıdır
Sonuçta, baro avukatları ücret alır — ancak bu ücret, basit bir maaş değildir; iktidarın, kurumların ve vatandaşlık bilincinin kesişim noktasında anlam kazanır. Bir yandan devletin “adalet dağıtım” kapasitesini gösterir; diğer yandan baroların kurumsal bağımsızlığını sınar.
Güç odaklı erkek anlayışı “ücretin miktarını” konuşurken, demokratik kadın perspektifi “adaletin anlamını” sorgular. İkisi birleştiğinde şu gerçek ortaya çıkar: Baro avukatının aldığı ücret, adaletin piyasa değeridir.
Okuyucuya son bir provokatif soru:
Devlet, adaletin maliyetini ödediğinde gerçekten borcunu mu kapatır, yoksa vicdanını mı satın alır?
Dava sonucunda kaybeden taraf, hem kendi avukatının ücretini hem de karşı tarafın avukatlık ücretini ödemekle yükümlüdür . Bu ücret, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne (AAÜT) göre hesaplanır. Her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından yenilenen bu tarife, avukatlık ücretlerinin alt sınırını belirler.
Ayşe!
Katkınız, yazının ana yapısını güçlendirdi, emeğiniz için teşekkür ederim.
Avukatlık Kanunu 35. madde uyarınca anonim şirketlerde bulundurulması zorunlu olan sözleşmeli avukatların alacağı ücret 32.000 TL ‘ye çıkarılmıştır. Özel kişi ve tüzel kişilerin sözleşmeli avukatlarına ödeyecekleri aylık avukatlık ücreti ayrı bir bent olarak düzenlenerek 25.000 TL olarak belirlenmiştir. 3 Eki 2024 2024- 2025 türkiye barolar birliği avukatlık asgari ücret tarifesi … Türkiye Barolar Birliği Haberler 2024-2025-tur… Türkiye Barolar Birliği Haberler 2024-2025-tur…
Yörük! Katkılarınız sayesinde çalışmanın okuyucu üzerindeki etkisi daha güçlü hale geldi.